İslam TarihiTarih

Kerbela Olayı

Kerbela Olayı, İslam Tarihinin Kırılma Noktalarından Bir Trajedi

İslam tarihinin en önemli kırılma noktalarından biri olan Kerbela olayı, Hz. Hüseyin (A.S.) ve beraberindekilerin muharrem ayının onuncu günü, yani “Aşure Günü”nde şehit edilmesiyle gerçekleşmiştir.

Bu acı hadise, Hz. Muhammed’in (S.A.V.) torunu Hz. Hüseyin’in (A.S.) zulme boyun eğmeyerek, Allah yolunda şehit olması ile sonuçlanmıştır. İslam dünyasında matem günü olarak kabul edilen bu trajedi, Muharrem ayının anlamı ve önemi ile de bağlantılıdır.

Kerbela Olayı;

İlginizi Çekebilir
Makale Devam Ediyor

Muaviye bin Ebu Süfyan 661 yılında o sırada meşru Halife olan Hz. İmam Ali’ye (A. S.) isyan edip savaş çıkarır. İlk çabası boşa çıkar ve yenilir. Daha sora tekrar toparlanır ve Hz. İmam Hasan’a (A. S.) bir isyana daha kalkar, fakat meşru Halife, kan akmasın diye bir anlaşma yönüne mecbur edilir.

Anlaşmaya göre Muaviye ölene kadar Hz. İmam Hasan (A.S.) iktidarını bir nevi askıya almak istenmiştir ve Muaviye, halifeliği ele geçirmekteki hırsı neticesinde, Hz. İmam Hasan (A.S.) efendimizi zehirleyerek fitnenin ikinci perdesini açar.

Kerbela olayları, Emevi Devleti’nin ilk halifesi Muaviye bin Ebu Süfyan’ın bu şekilde halifeliği ele geçirmesiyle başlayan bir sürecin sonucudur. Olaylar, Muaviye’nin halifeliği saltanata dönüştürme çabası, oğlu Yezid adına halktan biat etmelerini istemesiyle devam etmiştir.

Muaviye öldükten sonra yerine söz verildiği gibi Hz. İmam Hüseyin (A.S.) değil, Muaviye’nin oğlu Yezid’e geçmiştir. Fakat Yezid’in halifeliğine tepkiler oldukça fazla olmuştur. Çünkü halifenin demokratik yollardan seçilmesi gerekiyordu ve Yezid’in halifeliği ile halifelik makamı saltanat usulüne çevrilmiş oluyordu. Yezid, halifelik makamına geçer geçmez iktidarını ve otoritesini sağlamlaştırmak maksadıyla Medine valisine, kendisine itaat etmeleri konusunda mektup yazmıştı. Diğer taraftan, Kufe halkı ise Hz. Ali’ye (A.S.) sıkı sıkıya bağlı olduklarından Yezid’in halifeliğini tanımak istemediler.

Kufe halkı, Muaviye’nin ölümü ve Hz. İmam Hüseyin’in (A.S.) Yezid’e biat etmekten kaçındığını öğrendiklerinde, onu Kufe’ye davet etmek için pek çok mektup yazarak imzalar. Bu mektuplarda, Hz. İmam Hüseyin’in (A.S.) yolunu beklediklerini, kimseye biat etmediklerini ve onun yolunda can vermeye hazır olduklarını ifade ederler.

Hz. İmam Hüseyin (A.S.), Kufe halkının davetine olumlu yanıt verir ve Ramazan ayının yarısında, Hz. Müslim bin Akil’i Kufe’ye gönderir. Hz. Müslim, Kufe’ye ulaştığında on binlerce kişi Hz. İmam Hüseyin’e biat eder ve onun Kufe’ye gelmesini ister. Ancak Yezid, bu durumun haberini alır almaz Kufe’deki valiyi azleder, yerine Ubeydullah bin Ziyad’ı atar ve Hz. Müslim’i yakalatarak öldürmesini emreder. Aynı zamanda, Hz. İmam Hüseyin’i öldürmek için kendi adamlarını seferber eder.

Hz. İmam Hüseyin (A.S.), bu tehlikeli durumu fark edince, Mekke’de Allah’ın evi Kabe’nin kutsallığına saygı göstermek amacıyla hac amellerini aceleyle tamamlayarak hicretin 60. yılında Zilhicce ayının sekizinci günü Mekke’den ayrılır ve Irak’a doğru hareket eder.

Ubeydullah, İmam Hüseyin’in (A.S.) Kufe’ye geldiğini öğrenince, İmam’ı ve beraberindeki ashap ve aileden çoluk çocuk 72 kişiden oluşan kafileyi gözetimi altında tutmak için, Hür bin Yezid-i Riyahi’nin komutasında bir orduyu “Kadisiyye” bölgesine gönderdi. Hür Bin Yezid, “Şeraf” denilen bir bölgede İmam Hüseyin’le (A.S.) karşılaştı. İmam Hüseyin ve Hür bin Yezid arasında bazı konuşmalar yaşanır. İmam (A.S.), iki heybe dolusu olan Kufe’lilerin mektuplarını Hür bin Yezid’e gösterir ve onların kendisini davet ettiklerini söyler ve yoluna devam eder.

Muharrem ayının ikinci günü, Hz. İmam Hüseyin (A.S.) ve kafilesi Neyneva bölgesine ulaşır. İbn-i Ziyad, elçisi ile Hür bin Yezid’e bir mektup gönderir. Mektupta, İmam’ın baskı altına alınması, sığınak ve su olmayan bir çöle sürülmesi talimatı yer alır.

Hür bin Yezid, bunun üzerine İmam’ı ve kafilesini Kerbela bölgesinde durdurur. Ertesi gün Ubeydullah bin Ziyad’ın elçisi olan Ömer Bin Sa’d da dört bin savaşçıyla Kerbela’ya gelir.

Hür bin Yezid, İmam Hüseyin’nin şahadetinden önce kendi yaptığından pişman olmuş tövbe etmiş ve İmam (A.S.)’ı savunmak üzere şahadete ermiştir.

Muharrem ayının dokuzuncu günü (Tasuâ), Hz. İmam Hüseyin ve ashabı düşman tarafından ablukaya alınır ve saldırı için hazırlıklar yapılır. Ancak saldırı Hz. İmam’ın kardeşi Abbas bin Ali’nin araya girmesiyle bir gün ertelenir.

Nihayet Aşura günü gelir ve Ömer bin Sa’d, otuz bin kişilik bir orduyla saldırıya geçer. İmam Hüseyin’in kafilesi, sadece çocuklar dahil 72 kişi olmalarına rağmen cesurca savaşır ve birçok şehit verirken düşman da kayıplar yaşar. Ancak Hz. İmam’ın ashabı şehit olunca sıra ailesine gelir.

Hz. İmam Hüseyin’in aziz oğlu Ali Ekber, İmam’ın ailesinden ilk olarak savaş meydanına ayak basar ve yiğitçe savaşır. Ardından İmam Ali’nin, İmam Hasan’ın, Cafer-i Tayyar’ın ve Akil’in evlatları da savaşa katılırlar ve şehit olurlar. Hz. Abbas Bin Ali de İmam Hüseyin’in evlatlarına su getirmek için gösterdiği cesur gayretle İmam’ın yolunda canını feda eder.

Aşure gününde, Hz. Peygamber’in torunu olan Hz. İmam Hüseyin (A.S.) , yalnız başına düşman ordusunun saldırısına maruz kalır ve zorlu bir savaş verir. Ancak yardımcısız kalan Hz. İmam, yiğitçe savaşır ve sonunda şehadet mertebesine erişir.

Hz. İmam Hüseyin ve beraberindekilerin şehadeti ve ailesinin esir alınması ile kanlı bir şekilde biten bu olay, tarihe Kerbela Olayı (Katliamı) olarak geçti.

Olay bitip, çadırlarda kalan aileye taziye için gelenlere, ambargonun devam ettiği bu süreçte hasta olduğu için savaş meydanına gidemeyen Hz. İmam Zeynelabidin bin Ali (A. S.) , gelen misafirlere yemek verilmesini talimat verir. Fakat evde pişirecek bişey kalmadı cevabı üzerine, “bir Peygamber evinin evladıyız, gelen misafire ikram etmemek bize yakışmaz” diyerek evdeki kap kacakların altında kalmış bir avuç ondan bir avuç bundan malzemelerle bir aş kaynatılır ve misafirlere ikram edilir.

Aşure, Hz. İmam Zeynelabidin bin Ali (A.S.) efendimizin sünneti olarak kaynatılır. Zaman içerisinde bu aş, içerisine üzüm ve erik katılması ve Türklerin şekerin icadı ile ekleyerek tatlı hale getirmesiyle günümüzdeki şeklini almıştır. Aslında aşure bir taziye yemeğidir; günümüzde de bu bilinçle Hz. İmam efendimizin ve ailesinin, bir yudum su bile almasına mani olarak şehit edilmesi hadisesi olan bu Kerbela olayı akıldan çıkmadan, o anın idraki ve Ehl-i Beyt’in taziyesinde taziye evi şuuruyla kaynatılıp dağıtılır.

Muharrem ayı, Hicri takvime göre yılın birinci ayıdır ve “haram” anlamına gelir. Aşure günü, Muharrem’in onuncu günüdür. 12 gün boyunca, muhasara altında kalarak Kerbela’da aç ve susuz kalan Ehlibeyt masumlarının durumunu hissetmek maksadıyla oruç tutulur.

Kerbela olayı, İslam dünyasında hala derin bir acıyla hatırlanan bir trajedidir. Bu tür tarihi olayları anmak ve unutmamak, insanlık için önemli bir ders niteliğindedir. Kerbela olayı, zulmün ve adaletsizliğin simgesi olarak hatırlanırken, matem günlerindeki tutum ve davranışlar, toplumun birlik ve dayanışma içinde olmasını vurgulayan önemli değerlere sahiptir. Aşure günü ise, tüm bu acı olayların anısıyla birlikte, peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V.) tavsiyesi doğrultusunda oruç tutularak, İslam’ın barış, adalet ve hoşgörü mesajlarının hatırlanması ve yaşatılması için bir fırsat sunmaktadır.

Yazar

Bir Yorum Yazın

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu