Köşe YazılarıYakın Tarih

Atatürk ve Hz Muhammed

Anadolu’dan başlattığı kurtuluş mücadelesinin zafer müjdesi, âlemi manada hem kendisine, hem Mareşal Fevzi Çakmak’a, hem de Şeyh Senûsiye, mücadelenin yeni başladığı günlerde, Hz. Muhammed tarafından verilmiştir.

Bugün, artık son nefesini “Saat Kaç?” diye değil ‘Ve Aleykümselam!’ diye verdiğini kesinlikle öğrendiğimiz Atatürk’ün hatırasını buraya aktaracağım.

Memleketin her tarafında çetin bir mücadele ve mukavemet başlamıştı. Ankara bir kurtuluş burcu ve Mustafa Kemal’in adı bir bayrak olmuştu. Antep, mücadele günlerinin acı bir devresiydi. Memlekette istiklâl şuurlaşmış, topyekün bir vuzuh kazanmıştı.

İlginizi Çekebilir

O zaman ilkokulun ihtiyari sınıfındaydım. Bir sabah okula geldiğim zaman çocukların bahçede toplanmış olduğunu gördüm. Din dersleri muallimi Hafız Halil Efendi’nin konuşacağını söylediler.

Halk da okulun bahçesinde toplanmıştı. Az sonra Hafız Halil Efendi kürsüye çıktı. Titrek fakat heyecanlı bir sesle:

-Din kardeşlerim, sizi Şeyh Sünüsî Hazretlerinin bir tebşiri için buraya topladım, dedi ve şu vakayı anlattı:

Şeyh Sünüsî Hazretleri bir gece Peygamberimizi (sav) rüyasında görmüş ve koşup elini Öpmek istemiş. Peygamber kendisine sol elini uzatmış, buna şaşıran ve mahzun olan Şeyh, Peygambere hitaben, “Ya Resulullah niçin sağ elinizi vermediniz?” diye sual edince şu cevabı almış:

‘Sağ elimi Ankara’da Mustafa Kemal’e uzattım.’

Bu rüyayı anlatan Hafız Halil Efendi’nin elleri, çenesi ve dili titriyordu. Gözleri dolu doluydu; hitabesi kalabalığı etkilemişti. Birden gür ve imanlı bir sesle şöyle haykırdı ve kürsüden indi.

-Ey ahali, Mustafa Kemal muzaffer olacak, Peygamber Efendimizin (sav) sağ eli onun elindedir. Buna iman edin!

Sonradan öğrendiğime göre, Merhum Hafız Halil Efendi bu rüyayı camide vazetmiş ve onu imanlı tefsirlerle tamamlamıştır.

Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü ve bugün müze olarak değerlendirilen Ankara Tren İstasyonu’ndaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada Çavuş Ali Metin’e:

Acele olarak Fevzi Paşa’yı telefonla ara, bul ve hemen buraya gelmesini söyle” diyor.Ali Metin, Fevzi Paşa’yı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi Paşa da Atatürk’ün yanına gelmek üzere, hemen evden çıkmakta olduğunu söylüyor. Fevzi Paşa, Atatürk’ün yanına girince, Atatürk ona bir kâğıt kalem uzatıp:

Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver’, diyor.

Kendisi de bir kâğıt kalem alıp aynı şekilde o gün gördüğü rüyayı, Fevzi Paşa’ya vermek üzere yazmaya başlıyor. Yazma işi bittikten sonra, her iki paşa da karşılıklı olarak yazdıklarını alıp okuyorlar ve okuma işi bittikten sonra birbirlerine bakıp sevinçle gülümsüyorlar.

Her ikisinin de yazdıklarını kendi kâğıtlarından okuyan Ali Metin, her iki kâğıtta da şu rüyanın yazılmış olduğunu görüyor:

Hz. Muhammed, Hacı Bayram-ı Veli’ye diyor ki:

Mustafa’ya söyle korkmasın sonunda zafer onların olacak.

Bilindiği gibi, aynı gece rüyalarında Hz. Peygamber s.a. Efendimizi, Hacı Bayram-ı Veli’ye bu sözleri söylerken gören o iki muzaffer kumandanın o günkü isimleri, “Mustafa Kemal” ve “Mustafa Fevzi”dir.[1]

Mustafa Kemal, sevgili peygamberinin verdiği müjdenin doğruluğuna yürekten inanan bir mümindir.

[1] Hakan Yılmaz Çebi, Atatürk’ün Masonlarla Mücadelesi, 2021, s. 143,144,145.

Yazar Hakkında

_________________________________________

Bir Yorum Yazın

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu